İslam Ve Tasavvuf
İSLAM VE TASAVVUF  
  Ana Sayfa
  Allah Dostları
  => Muhammed Bin Süleyman Cezuli (K.S)
  => İsmail Fakirullah Hazretleri
  => Ramazan Mahfî Efendi
  => SEZAYİ-İ GÜLŞENİ
  => Selahaddin Uşşaki Hazretleri
  => ZİYAÜDDİN ABDURRAHMAN-I HALİS-İ TALEBANİ (KERKÜKİ) (K.S.)
  => SEYYİD AHMET ÇAPAKÇURİ HAZRETLERİ
  => ABDULVÂHİD EFENDİ (ö.1881)
  => MUHAMMED EVLİYA EFENDİ (1844/45-1902)
  => Ahmed Süreyya Emin ( K.S)
  => Şeyh Muhammed b. Zekeriya Mergilanî el-Buharî [K.S.]
  => Seyyid Muhammed bin Alavî Mâlikî े;Hasenî [K.S.]
  => Şeyh Seyda Hazretleri (K.S) (1889-1968)
  => Sultan BABA [K.S.]
  => İbrahim Dirlik Efendi
  İslam Alimleri
  Yeseviyye
  Tasavvuf
  Tarikatlar
  Menkibeler
  DİVAN-I HİKMET
İbrahim Dirlik Efendi

İbrahim Dirlik Efendi 07 Mart 2006 tarihinde Mevla'sına kavuşmuştur.


Aylar önce yapmış olduğu vasiyetini Rabbi kabul etmiş,kucağında 2 bebek ile Hz. Osman Zinnureynin yanında Cennetul-Bakiye defnedilmiştir. Kendisine Allahu Tealadan Rahmet gözü yaşlı sevenlerine sabırlar diliyoruz.

We would like to inform the community that Brother Ibrahim Dirlik Efendi passed away on Tuesday March 7, 2006


May Allah Subhanahu we Ta'ala grant him His maghfirah,have marcy on him and give his followers support and patience.

İbrahim Dirlik Efendi'nin Vasiyeti


Son Notları

01 Ocak 2006 (1 Zilhicce 1426)

Dündü giden yumağın sonu...

Yine başladı yeni bir sene, bu birinci günü, dündü giden yumağın sonu.

İçtiler sarhoş oldular eğlendiler sandılar.

Son akıllarını ve idraklerini de şeytan denen düşmanları ile paylaştılar.

Bir kez daha helak olurken insanlık şeytanın neslini çoğalttılar.

Bugün yeni senenin ilk günü hepsi uykuda hepsi akılsız ve şuursuz.

Uyanmak ne mümkün keseleri boş, güç kuvvetten yoksun.

02 Ocak 2006

Heyhat ! Yaprak üzgün ben üzgün...

Bir gün geçti kopardık bir yaprak daha bakınca uzun uzun.

Heyhat ! Yaprak üzgün ben üzgün.

Bir teselli ile uyandırdı. “Ben Rabbinizim”

Demeyin keşke.

Bir çizgi çekin geçmişe yazın altına bunlar kaderimdi diye.

Tövbe edin,Tövbe edin, Tövbe edin.

Nasıl ? Niçin demeyin.

“Ben Rabbinizim”

Bir bilene sorun, tövbe etseniz de etmeseniz de bana geleceksiniz bilin.

Size nasihatçiler gönderdim, vasıfları peygamber, nurum ile nurlandırdım.

Kitaplar gönderdim nasihatlerimi onlarda topladım.

Benim ahlakım ile ahlaklanıp ahlak sahibi olmanızdı muradım.

Nurlandırılmış bir yoldur sıratı müstakim temiz ama engebeli.

Hayır ve şer bendendir, hep hayır dileyerek bu yolda yürümeli.

Hayırda şükretmeli şerde sabır. Siz bilmezsiniz sizin için hangisi hayır.

Bakın kardeşlerim ben de insanım merak ettim insan ne demek?

Vardığım sonuç şu oldu.

Bu kainat denen düzenin bir sahibi var adı Allah olarak biliniyor.

Görünen ve görünmeyen ne var hepsinin yaratıcısı, yani yoktan var edeni.

Kendi kendini tarif ederken, “Doğmadım doğrulmadım, hiçbir şey yok iken var olan, hiç bir şey kalmadığı zaman da var olan Ben, adım Allah” diye tanıtmış kendini.

Belirli bir zamanda olmayan, her an her şeyi kapsayan hükmü altında bulunduran,

her şeyi gören, bilen, işiten,

muradı doğrultusunda her şeyi yaratıp idare eden Yüce Varlık.

1001 esması ile zahir olan, belirli bir şekli olmayan Yüce Yaratıcı.

Teklik sahibi…

Sanırım yine beni araştırıyorsunuz.

Düşünürüm!

Sorarsanız işimi meşguliyetimi derim “düşünürüm”

Bakarsanız yüzüme yine derim düşünürüm.

Neyi diye ilave edince sözünüze,

Tımarhanedeki deliden aya giden alime.

Yerdeki karıncadan havadaki kartala.

Bir damla sudan seller olan yağmura.

Velhasıl sayabileceğim ne gelirse aklıma.

Peki neden? Niçin? Derseniz

Hiç bir şey bilmediğimden, derim düşünürüm.

03 Ocak 2006

Devran dönüyor...

İnsan ve cinlerden gayrisi üzerlerine yüklenen görevleri harfiyen yerine getirirken ne gariptir ki aklı ile mükellefiyet yüklenen insan ve cinler bu takvimin 3. yaprağını koparmaya hazırlanıyor.

Takvim ajandam önümde, televizyonum açık, Internet ile dünyaya açılıyorum.

Hayır ve şer güçler iş başında.

Hepsi tek kutup olmuşlar zanlarının menziline ulaşmanın çabasını veriyorlar.

Değişmeyen arzu ve isteklerinde ısrarlı oldukları yeni başlayan günde yaptıklarından belli oluyor.

İlk bakışta her şey normal.

Memur, işçi işinin başına. Talebe okuluna. Sanatkar dükkanına.

Velhasıl her insan aklı ile yaptığını sandığı kader yaşantısına şuursuzca koşmakta, bu hayatın görünen bir yüzü.

Görünmeyen yüzünde ise cenaze başında ağlayanlar, hastanede inim inim inleyenler,çaresiz alkol komasına girenler.

Hakikatlerin perde arkasında kaldığı akıl hastaları,

hapishane köşelerinde çile dolduranlar,

gidenler gelenler sayıları gittikçe artan idrak ve şuurdan yoksun zavallılık libası içinde sayıları bilinmeyen kurtulmaları için nasihate muhtaç fakat nasihat dinlemeyen cahil insanlar yumağı. Yaşamalarının can almakla olacağını zanneden zalim yaratıklar,

Surette insan sirette mahlukların sıfatlarına bürünmüş üç beş esmanın zahirleri.

Hallerini ancak ve ancak Yaratanın bildiği ve bildirip sır olarak saklattığı diğer yaratıkları.

Duyduk Allahım! Bir belde sular altında helak olurken diğer bir beldeyi ateş orduların yakıp kavuruyor.

İnanan ve gerçek “ İy-yake na’budu ve iyyake nestein” diyebilen kullarından olmayı diler, “Süphansın Allahım, nurumuzu tamamla, günahlarımızı bağışla. Senin her şeye gücün yeter” der.

İmanlı bir kulun olarak yeni bir güne başlamak ümidi ile takvimden gerçek takvime geçen bulunur haydi yaprağını koparanlar arasına katılmanın idraki içinde emanetini sana teslim ederiz.

04 Ocak 2006

İmanlı yatıp imanlı kalkmanın mutluluğu içinde..

İmanlı yatıp imanlı kalkmanın mutluluğu içinde Hamd Allahadır.

Selam, başta Hz. Muhammed a.s. ve bütün Resul ve nebilerine ve Ona temiz kalmaya söz verenlerin üzerine olsun.

Güneş denen kulun bizi aydınlattı ve ısıtma görevine kavuştuk.

Kainatın karanlıklarından kurtulup, verdiğin baş gözü ile bakıyor, bildiklerimizi görüyoruz. Bilmediklerimizi bildirmeni, görmediklerimizi göstermeni senden diliyoruz.

İçinde yaşadığımız bu Dünyanın yeni başlayan bir gününde bize bahş ettiğin ayakta duracak, oturacak ve yatacak kadar bir yerin bize senin ikramının olduğu,

hiçbir ücretin kimse tarafından talep edilemeyeceğinin rahatlığı,

biraz fazlasına talip olduğumuzda bir ücretin olacağı,

ya para ile yada iman ile ödenmesi gerektiğinin idraki içinde yalnız senden korkmanın

yalnız senden talep etmenin mutluluğu ile sabır ve kanaat kapısında beklemenin rahatlığını yaşıyoruz.

Seni bildiğini sanıp bu iki kapıdan nasiplenmeyen kullarının da nasiplenmelerini senden diliyor, hiç habersiz yaşayan kullarının şerrinden de sana sığınıyoruz.

Şüphe ve korkunun kalplerinde yer aldığı bu kullarının yaşantıları, fikirleri, uğraştıkları işler ve ürettiği fikirler insan idrakinin dışında senin onlara verdiğin bir ceza olarak akıl gözümüzde bir ibret olarak zahir olurken kendi kaderimizde ve kainatın kaderinde böyle bir vazifede yer almadığımız için sana sonsuz hamd ederiz.

Bir korku ki yaşamak için can almayı düşünüp üretilen ölüm silahlarının üstünden kazanılan rızıklar, şüphe içinde muhabbet duyguları kalplerinden silinmiş kardeşlerimizin kin ve öfke ile birbirlerine yaklaştıklarınızı görüyoruz.

Ey insanlar bilin ki Allahınız birdir. Ananız babanız da birdir. Sırrı nedir?

Almanın değil vermenin, kinin ve öfkenin değil sevmenin, senin rızanın kazanılmasının başı olduğu takvimden bir yaprak daha düştü.

Nice rahmet ve zulmet nuru ile.

05 Ocak 2006

Rahmet ve zulmet nuru...

Rahmet ve zulmet nuru dedik.

Bu gayri ihtiyari insan düşüncesiyle söylenmiş bir söz değil.

Yüce Allahın (cc.) bize ayet ile bildirdiği bir sıfatıdır.

“Allah’u nurus-semavati vel arz” demiştir. Yani semayı ve arzı nuru ile kapsadı.

İşte bu takvim dilimleri içinde burada ilk bilmemiz lazım olan şey, insan ve onun için mekan olarak yaratılan kainat,sema, arz ve içindekiler.

Yuvarlak içinde yuvarlak, içinde yuvarlaklar belirli bir düzen dahilinde yuvarlanırlar.

Bütün hüküm, güç ve kuvvet, en büyük yuvarlağın kudret elindedir.

Nur ve nurlar manzumesi. Kim inandı iman etti, bu nurdan nasibini aldı.

Bunun sırrı, temizler ile beraber olmaya temiz kalmaya gayret etmek.

Bütün kitaplarda bu temizliğin adına İslam, buna söz verene Müslüman, gayret gösterene Mü’min diye yazar.

“Sakının müminin ferasetinden çünkü o Allahın nuru ile bakar“

Yüce Allah (cc) işte bu nurdur.

İki hal üzerinde zahir olur. Tüm yaratılanlar üzerinde rahmet ve zulmet nuru olarak bilinir. Bir de Akıl sahipleri nezdinde.

Bir şey daha öğrenmek gerekecek şimdi.

Bu kainatın yapısını dört ana sırdan inşa etmiş olduğunu bilmeyen olduğunu sanmıyorum. Hava, ateş, toprak, su.

Öylesine iç içe geçmiş bir ölçü ve matematiksel ilimler manzumesi,

‘KÜN’ emrinin zahir oluşu,

yüce Allah’ın gizliliğinin açığa çıkması.

Zulmet ve rahmet nurunun muradı yansıttığı ayna.

Lataifler.

1) (Ruhlar) aleminden nar, (ateş) alemlerine geçiş.

2) Bir ateş topu olan ikinci alem,

Cinlerin bu alemde var oluşu,

İlminde zatının zatına aşık oluşu,

Mahmut makamında murad ettiği en güzel suret ile şekillendirip,

kendi ahlakı ile tertemiz halk edip,

kendi sıfatları ile süsleyip güzelleştirdiği,

rahmetine gark ettiği ve Ahmed ismiyle Mahmud makamına oturtup Muhammed ismiyle methedip Mustafa diye çağırttığı, habibim deyip sevgi ile nurlandırdığı zahir olan ilim nuru.

06 Ocak 2006

Cennetülbaki kabristanına kabul ettiğin kullarından eyle..

62. Sure . Sure-i Cuma. 11 Ayet.

Yine yeni bir gün.

Yine bir insan ve bir takvim yaprağına bakıyorum fakat bu benim için başka türlü şeyler yazıyor.

2006 sene miladiden 1427 sene hicriden bahis ettiğini görüyorum.

Gün ise Cuma.

İlmin zahir nuru Peygamberimiz ve ona indirilen bir surenin adını Yüce Allah biz kullarına duyuruyor.

Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, -eksiklikten münezzeh aziz ve hakim olan- Allahı tesbih eder, kopardığım yaprak ve ben.

“Çünkü ümmilere içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabi ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.”

Evet öyle olduğumu yaşadığım 72 senelik hayatımdı bu yaprak.

Bu peygamberi -bu ilim nuru ile henüz idrak edememiş- bütün insanlık alemine gönderen aziz ve hakim olan Allahı görüyordum.

Onun ilim nuru –her- takvim yaprağını tutan kulu ile idi.

Yarabbi bu görebilmek ancak senin lütfün ile olur.

Onu sen dilediğine verirsin. Çünkü sen büyük lütuf sahibisin.

Yüce Rabbim! Bu Cuma bir başka Cuma içinde yaşıyor, idrak edebiliyor her şeyi görebiliyorum.

Görmeden iman ettim delil istemeden inandım Allahım.

Adem aleyhisselamdan bu güne kadar bütün peygamberlerini ve ümmetlerini görüyorum.

Onlarla yaşıyor, onların inkarcılarını da inananlarını da görüyorum.

“Ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi” sırına vakıf oluyor,

Rahman ve Rahim olan Allahın adı ile Kurani azimuşşana ulaşıyor,

El-hamdulillahi rabbil alemin tasdikini, [1]

Hayri ve şerri ile kalben tasdik ediyor, dil ile ikrar ediyorum.

Kadere iman ediyor keder denen hiçbir şey düşünemiyorum.

Okuyorum elimdeki Ahseni takvim yaprağını.

“Suphanallahi vel hamdu lillahi ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim” sırrına ulaşıyorum.

Bir başka Cuma yaşıyorum bugün, hutbe dinlemiyorum,

Hutbeyi, -bugün her şeyi görüyor ve- ben okuyorum.

Görüyorum ki namaz kılmıyor kıldırıyorum.

Rızkımın yola çıkmış bana doğru uçarcasına geldiğini görüyorum.

Bir başka Cuma yaşıyorum bugün.

Geceye giriyorum bir başka Allahın kulu olarak Ahseni takvim içinde.

Rahman ve Rahim olan Rabbim, Fecr suresinden ders talim ettiriyor.

Haccın 10 gecesine, çifte ve teke yemin ederek aklımın idrakini çok ilerilerine ulaştırıyor,

Her şeyin zıddı ile kaim olduğunu, zatından başka hiçbir yaratığının tek olmadığını, zıddı ile bilindiğini, birbirlerinin kaderine tesir ettiklerini seyrediyorum.

2006 ve daha önce koparılan yapraklarında yazılanları okuyorum.

Görüyorum Rabbim! Senin lütfün ile görüyorum.

Ad kavminin İrem şehrini görüyorum.

Semud kavmi ile yaşıyorum.

Rabbim bugün onların çocukları daha büyük azgınlık içinde ve sen onları gözlüyorsun.

Hiçbir şey ile doyamayan insan, buldukça daha çoğa ulaşmak için yalnız kendi nefsini düşünür olmuş.

Rabbim senden razıyım.

Kalbimizde hamdın, dilimizde şükrün.

Kapından başka kapılara yönlendirme.

Sabır ve kapından lütfettiklerinden istiyorum.

Senin için almayı senin için vermeyi bu kuluna nasip et.

Sevginden muhabbetinden başka isteğim [2]kalmadı.

Mahşer kurulmuş her ölenin kıyametinin koptuğunu görüyorum.

İnsanın cehenneme sürülüşünü de insanların kendi azaplarını kendilerinin hazırlayışını da görüyorum.

Süphansın Allahım. Nurumu arttır.

Günahlarımı bağışla. Senin her şeye gücün yeter.

Bu aciz kulunu sevgili peygamberimizin yolunda onun sevdikleri ile haşr ettiğin kullarından eyle Allahım.

Allahım! Bu Beldede Peygamberimizle birlikte olmak lütfünü bahş ettin. Sana sonsuz hamd ve senalar olsun .

Allahım imanımı kamil eyle.

Son nefesime kadar bu beldede hizmet ehli olarak yaşayan kamil bir iman ile ruhunu teslim edip Cennetülbaki kabristanına kabul ettiğin kullarından eyle.

Ya Rabbi ! 8 Zilhiccenin başladığı bu takvim içinde herkesin hac seferine yürüdüğü bu günde, 5 senedir bu seferi yerine getirememenin acısını duyduğum bu günde bu güne kadar idrak edemediğim yarım yapmış görevlerimin acısını duyuyorum.

Senin hazinen sonsuzdur Allahım.

Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına,

güneşi takip ettiğinde aya,

onu açığa çıkarttığında gündüze,

onu örttüğünde geceye,

gökyüzüne ve onu bina edene,

yere ve onu yayıp döşeyene,

nefse ve ona bir çok kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerimizi imtihan eden senden;

Bu sene hayal vasıtası ile hac görevimi yerine getirmemi bana lütfetmeni istiyorum Allahım.

Senin her şeye gücün yeter.

Nefsimin geri kalmış kötülüklerinden arındırmayı bu aciz kuluna lütfeyle Allahım.

Allahım inanıyorum ki bu kulun arzusunu lütfedeceksin.

Bu kulun da (bu hasta) senin lütfüne hazır olarak.[3]

[1] (16.sayfa başlar burada)

[2] (16.sayfa biter burada)

[3] (17.sayfa biter burada)


Bize Bu yazıyı yayınlama imkanını veren.
www.muhibdir.com ve Mecit Bey Kardeşimize Teşekürlerimizi Bildiririz.

 
Gönül Dostları  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol